Nevşehir Uğur Dershanesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Atom ve Hidrojen Bombaları!!

Aşağa gitmek

Atom ve Hidrojen Bombaları!! Empty Atom ve Hidrojen Bombaları!!

Mesaj tarafından Yönetici Cuma Eyl. 26, 2008 11:18 am

ATOM BOMBASI
Bir atom bombasında ana tema fizyon reaksiyonunun çok kısa bir sürede gerçekleştirilmesidir. Atom bombasında biri doğal diğeri yapay olmak üzere iki tür malzeme kullanılır. Bunlardan doğal olanı uranyum (235U), yapay olanı ise plutonyumdur (239Pu).
Atom bombasının yapımında en önemli problemlerden biri kullanılacak olan bu malzemelerin eldesidir. 235U tabiatta 238U ile birlikte çok az miktarda bulunur. Bombada kullanılacak olan 235U’in çok saf olması gerekir, bu yüzden 238U’dan ayrılmalıdır. 239Pu ise tabiatta bulunmaz, nükleer reaktörlerde 238U’dan elde edilir.
Fizyonun başlamasını sağlayacak ilk nötronlar Ra–Be gibi bir nötron kaynağından elde edilir. Fizyon olayında bir atomun parçalanmasından 2 ya da 3 tane nötron açığa çıkar. Eğer, ortam şartları elverişli ise parçalanma sonucu oluşan nötronların da, başka atomları parçalamaları ile fizyon reaksiyonu zincirleme olarak devam eder. Zincir reaksiyonunun kendiliğinden ilerlemesi için gerekli şart ise açığa çıkan nötronların kaybolmadan yeni parçalanmaları sağlamasıdır. Nötronların kaybolması; ya ortamda bulunan safsızlıklar (238U gibi) tarafından soğurulması ile ya da çeşitli çarpışmalar sonucunda nükleer patlayıcı içinden çıkıp gitmesi ile olur. Dolayısıyla ,atom bombası yapımında dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan bir diğeri nötron kayıplarını en aza indirmektir.
Bir nötronun bir atom çekirdeğine çarpması her zaman fizyon ile sonuçlanmaz. Bazen çekirdek nötronu yuttuğu halde bölünmeyebilir. Bazen ise nötron çekirdek tarafından yansıtılabilir. Bu çarpışmalar sonucunda ortamda dolaşan nötron bir miktar enerjisini kaybederek yavaşlar ve fizyon yapma gücü artar. Önemli olan bu nötronun nükleer patlayıcı içinden kaçmadan fizyon yapıncaya kadar dolaşmasıdır. Bunun için ise kullanılan patlayıcı maddenin bu dolaşmaya elverişli büyüklükte olması gerekir. İçerisinde başlatılan fizyon reaksiyonun kendi kendine sürebileceği minimum nükleer patlayıcı kütlesine kritik kütle denir.
Netice itibariyle, atom bombası merkezde uranyum veya plutonyumdan oluşan bir öze sahiptir. Nükleer patlamanın olabilmesi için ise bu özün kritik kütleden büyük olması gerekir. Ancak, kritik kütlenin üzerindeki maddenin kendiliğinden patlama ihtimali vardır. Bu yüzden patlayıcı madde özü, bombaya çeşitli parçalar halinde yerleştirilir. Bomba ateşleneceği zaman bu parçalar bir araya gelip bir küre oluşturmalıdır. Bu parçaların küre şeklinde birleşmelerini sağlamak için ise trinitrotoluen (TNT, dinamit) kullanılır. Önce TNT patlatılır. Bu patlama sonucunda nükleer kütle bir araya gelir ve asıl patlama gerçekleşir.
Atom bombası ile ilgili ilk çalışmalar Robert J. Oppenheimer öncülüğünde 1942 yılının sonlarında başlamıştır. New Mexico eyaletinin Los Alamos adlı bölgesinde bir “beyin takımı” ile başlayan çalışmalar yaklaşık 3 yıl sonra ürününü verdi. Atom bombasının ilk denemesi 16 Temmuz 1945 günü Meksika sınırına yakın bir çölde (Alamogordo) gerçekleştirildi. Patlamanın şiddeti beklenenden çok fazla olmuştu. Yaklaşık 20.000 ton TNT’nin patlamasına eşit bir etki görüldü. Elde edilen bu başarı üzerine atom bombasının Japonya’nın iki önemli şehrinde kullanılması kararlaştırıldı.
6 Ağustos 1945 sabahı ilk atom bombası “Enola Gay” isimli bir bombardıman uçağı ile Hiroşima’ya atıldı. Saniyenin onbinde biri kadar kısa bir sürede gerçekleşen patlamanın ilk etkisi gözleri kör eden bir ışıktı. Ardından gelen 300.000 °C’lik ısı etkisi ise yaklaşık 3 km çapındaki her şeyin yanmasını sağladı. Daha sonra ise patlamanın etkisiyle başlayan ve saatte 1800 km ile esen alev rüzgarı çevredeki her yükseltiyi dümdüz etti. Ama asıl kalıcı etkiyi patlamadan bir kaç dakika sonra başlayan bir yağmur gerçekleştirdi. Yağmur ile tüm radyoaktif serpinti bölgeye inmiş oldu. Saniyelerle ölçülebilecek bir zaman dilimi içerisinde Hiroşimayı yok eden bu korkunç bombanın bilançosu yaklaşık 80.000 ölü ve 100.000 yaralı olarak belirlenmiştir.
9 Ağustos 1945 günü ise ikinci atom bombası Nagazakiye atıldı. Bu şehirdeki insanların daha önceden uyarılması buradaki ölümlerin daha az olmasını sağladı. Ancak, her iki şehirde de radyasyondan kaynaklanan ölümler 15 Ağustos 1945’ten sonra görülmeye başlandı. Gönüllü olarak kurtarma çalışmalarına katılan veya akraba ve dostlarını harabeler içinde arayan bir çok insan farkında olmadan yüksek miktarda radyasyon almışlardı. Radyasyondan kaynaklanan ölümler, bombanın patladığı anda meydana gelen şok, ısı ve yıkım etkisiyle gerçekleşen ölümlerden kat kat fazla olmuştur. Bu sonuç; atom bombasının insanlık için ne denli tehlikeli bir silah olduğunu ortaya koymuştur.

HİDROJEN BOMBASI

Hidrojen bombası temelde nükleer füzyon reaksiyonuna dayanan ve çok yüksek tahrip gücüne sahip nükleer bir silahtır. Füzyon reaksiyonunda küçük kütleli atom çekirdekleri birleşerek daha büyük çekirdekler oluşur ve bu sırada çok büyük miktarda enerji açığa çıkar. Teorik olarak füzyon reaksiyonunda bütün elementlerin çekirdekleri gerekli sıcaklık ve basınç sağlandığında birleşebilir. Ancak, en kolay füzyon reaksiyonu verebilen element hidrojen’dir. Hidrojen ve izotopları (döteryum ve trityum) yaklaşık 100 milyon °C gibi çok yüksek bir sıcaklıkta füzyona uğrarlar. Bu sıcaklığa ulaşılarak füzyonun başlatılması için ise atom bombasına ihtiyaç vardır.
Kısacası, hidrojen bombasının patlatılabilmesi için önce atom bombasının patlatılması gerekir.Bir hidrojen bombası; ortada trityum ve döteryumdan oluşan füzyon yakıtı, bunun çevresinde fisyon patlayıcıları (atom bombası), onunda çevresinde ise nötron yansıtıcı bir kabuktan oluşur. Öncelikle atom bombası patlatılır. Bunun sonucunda oluşan sıcaklık ve basınç hidrojen bombasının patlamasını sağlar.
Hidrojen bombasından açığa çıkan enerji aynı ağırlıktaki atom bombasına göre yaklaşık 1000 kat daha fazladır. Hidrojen bombasının gücünün daha iyi anlaşılması için şu gerçek çok dikkat çekicidir; “Bir tek hidrojen bombasının patlama gücü, insanlık tarihindeki bütün savaşlardaki tüm patlamaların gücünden daha fazladır”. İlk hidrojen bombası 1952 yılının sonlarında büyük okyanustaki Marshall adalarında ABD tarafından denenmiştir. O günden bugüne nükleer bomba denemeleri artarak devam etmiştir. Ancak bu denemeler sonucunda açığa çıkan pek çok radyoaktif izotop ve ışınlar atmosferi ve çevreyi olumsuz etkilemiştir. Ekolojik dengenin bozulmasında en büyük sebeplerden biri de
HİROŞİMANIN TANIĞI

Bisikletimle Hiroşima Şatosu'nun olduğu tepeye çıkıp etrafı seyrettim. Tertemiz bir gökyüzü vardı. Her şey o kadar sakindi ki, neredeyse savaşta olduğumuza inanmayacaktım. Seyrettiğim yerlere iki saat sonra atom bombası atılacağı aklımın ucundan geçmedi. Kimin geçerdi ki?"
83 yaşındaki Yoshito Matsushige, 1945'te Hiroşima ve çevresinin en büyük tirajlı yerel gazetesi Chugoku'nun foto muhabiriydi. ABD savaş uçaklarının saldırılarını önceden haber alıp halkı uyaran, karargahtan aldığı bilgileri gazetesine ileten Matsushige, dehşet gününü şöyle anlattı:
"O gece 00.30'da hava saldırışı olabilir uyarısı verildi. Epey bekledik, o arada uyumuşum, ama hiçbir şey çıkmadı. Ben de bisikletimle yola koyuldum, şatonun oradan manzarayı seyrettikten sonra gazeteye gittim. Çok erken olduğu için kapalıydı. Uzak olmasına rağmen kahvaltı için eve gitmeye karar verdim. Bisikletle döndüğüm için terlemişim.
Tam tişörtümü çıkardım, büyük bir flaş patladı sanki. Her şey, her yer bembeyaz oldu, hiçbir şey göremez oldum. Öyle kavurucu bir rüzgar ortaya çıktı ki, vücudumun üst kısmına sanki binlerce iğne batırılıyor gibi geldi. Karım mutfaktaydı, bir çığlık atarak beni tutup evden çıkardı.


Bombanın etkisiyle meydana gelen kasırga sokaklardaki tozu havaya kaldırmıştı. 10 -15 dakika her yer karardı. Etrafı, toz tabakası yere inince görebildik.
Gazete ve sık sık gittiğim karargah, atom bombasının düştüğü yere (hipomerkez) 900 metre mesafedeydi. Sonradan öğrendiğime göre, bomba hipomerkezin bir kilometreye kadar çevresindeki her şeyi yıkmış, canlıların yüzde 99'unun ölümüne yol açmış. Evim hipomerkezden 2.7 kilometre uzaktaydı."
Felaketin yaşlı tanığı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Komşuların evleri bir garip geldi bana. Sonra kendi evime baktığımda onun da diğerlerinden farklı olmadığım gördüm. Tam bu sırada gazeteden bana ihtiyaç duyabileceklerim hissettim. Karım komşuların yanma gitti, ben de kent merkezine nasıl gideceğimi düşünerek yürüdüm. Hipomerkeze bir kilometre kala il binası ve çevresindeki binaların yandığım gördüm. Mecburen başka bir rotadan kent merkezine gitmeyi denedim. Olmadı, yine aynı yere geldim. Sanırım iki saat olmuştu.
insanlar itfaiyenin önünde yemek sırasındaydı. Öğrenciler ve gençler ise yangının daha fazla yayılmaması için harabe haline dönen evleri tamamen yıkıyordu."
Etki merkezine yaklaştıkça, ölü, yaralı, yanık vücutlara rastlayan Matsushige'nin mesleğini yapması hiç de kolay olmamış.
"Fotoğraf çekmek zorundayım, ama insanları öyle görmek ve bir şey yapamamak çok zor geliyordu. Herhalde yarım saat tereddüt ettim. Sonunda çektim. Tamamen yanmışlardı. Hem ağlıyor, hem çekiyordum. Hepsi 'Su ver' diye yalvarıyordu, ama ortada bir damla su yoktu."
Matsushige, kent merkezine ulaşabilmek için havuzun yanından geçerken suyun büyük kısmının buharlaştığını ve kavurucu sıcaktan bunalan birçok insanın havuzda ölü halde yattığını anımsıyor:
"Sanırım o ilk sıcakta kendilerim havuza atarak kurtulmaya çalıştılar, ama havuz suyu da ısınınca hiç şansları kalmadı ve öldüler. Merkeze yaklaştıkça ölü sayısı hızla artıyordu. Sıcak yüzünden yangın çıkmış ve insanlar yanan binaların altında kalmışlardı. Her yerden dumanlar yükseliyordu.
En kötü manzara, insanların yakınlarının gözü önünde ölmesiydi. İl yöneticilerinden biri binanın altında kalmıştı. Enkazdan kurtulan karısı ve kızı onu kurtarmak için çırpındı, ama yangın oraya da sıçrayınca adam eşi ve kızına 'Beni bırakın' demek zorunda kaldı. Bu, bir insanın hayatında görebileceği en acımasız andı.
Bu şekilde yüzlerce insan aynı gün öldü. Gazeteye geldiğimde yolun ortasında duran bir otobüs dikkatimi çekti, içinde insanlar vardı, içine girdim, yaklaşık 15 ölü saydım. Ölülerin bazılarının elleri hala tutamaktaydı. Etraftaki her binanın girişinde 3 - 4 ölü vardı. Yeterince fotoğraf çektikten sonra geri döndüm. Sonradan öğrendim ki, bizim gazete de yerle bir olmuş. O gün ve sonraki günlerde gazetenin 113 personeli öldü. Sevinmeli miyim bilemiyorum, ama sağ kalmamı o sabah gazeteyi kapalı bulmama bağlıyorum."
Matsushige, ölenlerin ailelerinin ve yaralananların devletten yardım almayı sürdürdüğünü, kendisinin ise büyük hasar görmediği için sınırlı miktarda yardım aldığım belirtti.
Matsushige'ye ABD'lileri soruyoruz. 51 yıl sonra atom bombasını atanlar hakkında neler düşündüğünü.
"O gün ve sonrasında neler düşündüğümü tahmin edebilirsiniz, ama savaştan sonra, onlara karşı özel bir nefretim yok."
- ABD, Hiroşima'ya atom bombası atmakla doğru mu yaptı?
- Doğru olduğunu sanmıyorum, ama sanırım öyle gerekti. Bombayı biz önce yapmış olsaydık, biz de atardık.
Yönetici
Yönetici
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 422
Yaş : 104
Nerden : Dershaneden
Kayıt tarihi : 29/07/08

https://nevsehirugur.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz